Perşembe, Nisan 02, 2020

GOŞGY KAFE -3-



İlteriş arabayı son sürat sürüyordu.Bir iki kısa mola dışında hiç ara vermeden yolculuğa devam etmişlerdi.Arabanın içinde herkes lâl...Alptegin'in vurulduğunu gördükleri andan itibaren zaman durmuştu sanki.O olmayınca hayat devam etmeyecekmiş gibi , bahar gelip çiçekler açmayacakmış gibi ,  kuşlar bir daha hiç ötmeyecekmiş gibi hissediyorlardı.

İlteriş o anı düşündükçe gaza daha çok basıyor ve bir an önce Kerkük'e gidip,yolcularını Koca Kurt'a emanet edip,geri dönmek için can atıyordu.

Sonunda yol bitti.Koca Kurt evin önünde bir aşağı bir yukarı yürüyerek onları bekliyordu.Geldiklerini görünce derin bir "Ohhh!" çekti.

Arabadan inenlerin benizleri solmuş,yürüyen cenazelere benziyordu.Bir terslik olduğunu anladı. Bir de Alptegin arabadan inmeyince Kerkük üstüne yıkılmış gibi hissetti.Misafirleri güleryüzle karşılamaya çalıştı. Onları içeriye buyur ettikten sonra, hemen İlteriş'in yanına döndü.

-İlteriş!Oğlum ne oldu? Alptegin nerde?

- Sorma reis,Alptegin vuruldu.Ben şimdi hemen geri dönüp onu bulmalıyım.

-Vuruldu ve sen onu orada bıraktın öyle mi? Olacak iş değil!..

Gözlerinde şimşekler çakıyordu Koca Kurdun. İlterişin içi ürperdi."Sadece bakışlarıyla bile düşmanı alt eder bu adam." diye düşündü.

-Sanki Alptegin'i tanımıyorsun reis.Ne kadar inatçı ve ne kadar kararlı olduğunu sen de biliyorsun.Onun sözünün üstüne söz söylemek mümkün mü sence ?

Bakışları biraz yumuşadı Koca Kurdun.

- Haklısın oğul, dedi.

İlteriş:

- Bana müsade! "Gel beni burdan al." dedi.Hemen geri dönmem lazım. Yengemler sana emanet , deyip arabayı çalıştırdı.

-Alptegin de  bize emanet, unutma!

....................................

Zifiri karanlık...Ay ışığı bile yok...Mikail, gündüz Alptegin'i nerede bıraktığını hatırlamaya çalışıyordu.Tekmeyi atarken çok üzülmüştü ama, Alptegin'in kesin emri vardı."Davranışların çok gerçekçi olmalı.Sakın duygularına yenilme. Beni vuracaksın, tekmeleyeceksin. Ve onlara öldüğümü söyleyeceksin. Tamam mı ?"

" Sonra ne olacak ? " diye sorduğunda ise "Sonrasını bilmek seni tehlikeye atar. Bilmesen de olur." demişti Alptegin.

Ama duramadı Mikail...Onu bulmalıydı, yoksa kan kaybından ölebilirdi.Aniden bir ses duydu.İnleme sesi miydi? Sesin geldiği tarafa doğru yöneldi. Hayır, inleme sesi değildi. Birisi fısıltıyla konuşuyor gibiydi.Dikkatli ve sessizce o tarafa doğru ilerledi.

Baktı ki bir adam Alptegin'i sırtına almış götürüyor.Acaba sağ mı diye düşünürken, Alptegin'in sesini duydu:

- Yeter İlteriş!.Amma da söylendin...

Derin bir nefes aldı Mikail.Ve geldiği gibi sessizce birliğine döndü...


( Devam edecek )

Hiç yorum yok: