Saat gece yarısını çoktan geçti...Bahçedeyim...Hep sevmişimdir geceleri...Hele de yaz gecelerini...Ilık bir rüzgar okşuyor tenimi...Duyduğum tek ses yaprakların birbiriyle söyleşisi...
Bu sessizliği seviyorum...Belki içimdeki sesleri dinlememe fırsat verdiği için...Belki " Ben kimim? Ben neyim? Gündüz görünen, yaşayan ben; gerçekte ben miyim?" sorularına cevap arayabildiğim için...Belki de " Ben"liğimin, hayır hayır "Sen"liğimin farkına varabildiğim için seviyorum gecenin sessizliğini...
Elimde İskender Pala'nın bir kitabı... "Kitab-ı Aşk " Not düşmüşüm ilk sayfasına..."Aşk denen bu muammayı çözebilmek için"...
Diyor ki kitabın bir yerinde:
"O aşk ki, sevgiliden iyilik gördüğünde artmayacak kadar doygun, kötülük gördüğünde eksilmeyecek kadar sağlamdır.Aşık belki bir gün sevilmek ümidiyle hiç durmadan severek azabını çeker.Hatta çoğu zaman sevilme ihtimalini düşünmeden sever."
Kaldı mı böyle aşklar? Hala var mı böyle sevenler, sevebilenler? Şimdilerde "Aşk"ın yanına konan "Yaşamak" kelimesi bu ulvi ve asil duyguyu ne kadar da basitleştiriyor, bayağılaştırıyor değil mi?
Kitaptan bir bölüm daha :
"Aşkta vuslat istemek acemilik, kendini bilmezlik ve hamlık göstergesidir.Çünkü vuslata giden yolun uzunluğu ve kısalığıdır ki,aşkın ömrünü belirler.Sevdiğimiz insandan bizi sevmesini beklemek,yahut yalnız bizi sevenleri sevmek, nihayet kuru bir alış veriş,hatta belki kaba bir değiş tokuştur."
Bunu okuyunca daha önce yazdığım " Sen beni sevmesen de" diye başlayan bir cümleyi hatırladım.Demek ki " aşk denilen muammayı " az da olsa çözmüş bu gönlüm...
Gerçi vird idi "vuslat" bir zamanlar dilimde
Çekerim hasretini artık, zulûm de olsa ölüm de...
Bazen bu çağa ait olmadığımı düşünüyorum.Ya da yüzlerce yıldır yaşadığımı...İnsanların gündelik telaşlarla hayatı nasıl ıskaladıklarını görüp, aşk zannettikleri basitliklerle duygularını nasıl heba ettiklerini görüp üzülüyorum...
Ve kitaptan çok güzel bir tesbit daha ;
"Gerçekten de aşk, karşılıklı oturmak,yüzyüze veya aynı noktaya bakmak, şiir okumak, sevgiliden utanacak kadar terbiyeli olmak,güzel şeylerden bahsedip gülmek ve asla iffet sınırının ötesine uzanmamaktır.Çünkü aşk bakmakla güzelleşir, konuşmakla zenginleşir ama dokunmakla bozulur."
Dilerim sevdiğini söyleyen her yürek, bu duyguyu ulviyetine layık olarak yaşar...Allah (c.c.),Hz. Adem'i (a.s.) topraktan yaratmış ve sonra ona kendi ruhundan üflemiştir...İşte insan.... İşte cismaniyet ve işte ruhaniyet...
3 yorum:
Bazen bu çağa ait olmadığımı düşünüyorum.Ya da yüzlerce yıldır yaşadığımı...
malesefki ( ki ayrı) öyle ablacım senin çağın değil bu çağ seninki yaklaşık bir 40 yıl öncesine tekabul ediyor :))
askerlik böyle bişey işte insandan espri yeteneğinide alıyor :)
yazı çok güzeldi...
cay sevmek, seker sevilmektir..
biz cayi sekersiz iceriz..!
Hissettiklerinizi,hissettirebildiğiniz için teşekkürler.
Yüreğimden geçen bazı duygulara çok yakın olmuş dedirtti bana hikayeniz :)Mesela;kaybolan sevgiler,eski zaman ki aşklar şimdi neredeler?..Aslında onlar hep varlar,ancak öncelikler arasından çıkarmak bütün mesele:)
Çok güzel bir yazıydı bütünüyle! selam-dua ile,sevgi ve sağlıcakla :)
Yorum Gönder