Cuma, Eylül 23, 2016

TÜKENMİŞLİK ANATOMİSİ



 Filmlerdeki gibi...Hani adam geçer daktilonun karşısına,zihnine hücum eden binlerce cümleyi sıraya dizmek ister..Parmakları daktilonun tuşlarında,ama bir türlü yazmaya başlayamaz..Çünkü çok kalabalıktır aklı.Her nörondan ayrı bir ses gelmektedir.her sinapstan ayrı bir acı.Ve saatler geçer daktilo başında tek kelime yazmadan.


Yazamıyorum zanneder, tükendim zanneder. Tıpkı şu anda benim "Heybeme doldurduğum tüm güzelliklerin ziyan olduğunu, tükendiğini" düşündüğüm  gibi...


Tükenme hissi çok acıtıyor canımı...Duyguları tükenmemeli insanın...Üzülmeli, sevinmeli,hüzünlenmeli,mutlu olmalı acımalı,kızmalı,sevmeli,nefret etmeli,merhamet duymalı acımasız olmalı...Kısacası insan olmalı...


Neyim ben???...Bir zamanlar hazin hazin inleyen bir ney/dim ben...Peki şimdi??? Sadece bir madde , sadece bir cisim miyim ben?İçimdeki boşluk gözyaşı dolu...Taştı taşacak...Ya Rab!.Ne zaman bu tekerlek bu tümseği aşacak???


Yağmurlu havaları severdim eskiden...Bin şiir dökülürdü yağmuru izlerken yüreğimden...Şimdi gördüğüm şey sadece kara bulutlar...onlar da içimdeki sıkıntıyı o/na katlar.


Epeyce düşündüm parmaklarım klavyenin tuşlarında beklerken...Neydi beni bunca karamsarlaştırıp üzen???Ve cevabı buldum sonunda : VEFASIZLIK...


Vefa yok, ahde hürmet hiç, lafe-i bi medlul

Yalan raiç, hiyanet mültezem, heryerde hak meçhul


Hissetttiğim bin yıllık çileymiş meğer...Heybemi yeniden dolduracaksa çekmeye değer....


Hiç yorum yok: